İslam devletinin hakimiyetinde olduğu dönemlerde olabilecek bir durum:
İslam devletiyle savaş halinde olanlar,
islam devletiyle andlaşma yapanlar ve,
Zımmiler - ehl-i zimme (Cizye vererek İslam devletinin hakimiyetini ve yasalarına uymayı kabul ederek İslam devleti içinde yaşayan gayri muslimler)
islam devleti ile bir antlaşması olmayıp savaş halinde olanlarla savaşmak bir mecburiyettir.
İslam devletinin olmadığı, muslumanların parçalanmış olarak çoğaltılmış eskiden islam hakimiyeti olan; günümüzdeki tağutların kontrolundeki topraklarda, dağınık olarak yaşamakta ve musluman muvahidlere sahip çıkacak bir devletleri bulunmamaktadır.
Günümüdeki durum bundan ibarettir.
Muslumanlar böyle durumda, açıkça İslama silahlı savaş açmış, savaşın her gün sıcak olarak devam ettiği bölgelerde, kafirin kanı helaldir.
Savaş olmayan fakat muslumanım diyenlerin içerisinde yaşamlarına devam edebildiği Darul harb olan ülkelerde; "kafirin kanı helal" denilerek tesbit edilen kafirleri öldürmeye, fidye istemeye gidilemez. Her ne kadar bazı gruplar bunun aksine inansalarda; bunun İslama uymadığına , hem maddiyatsızlıktan hem de ilimsizlikten duygusal öfke ile bu işe yönelmektedirler.
Musluman eğer karşı tarafa savaş ilan ediyorsa; halkın arasına karışıp onlarla birlikte yaşayarak bu işi yapamaz.
Bunun kısmen benzer örneği Sahabeden Ebu Basir'in (r.a.) yaptığına benzemektedir. Fakat Ebu Basirin yaptığı caiz olan şeklidir.
Safını kafirlerden ayırmış , ben burdayım deyip savaşını ilan etmişti. Üstelik yakaladığı kafirlere, kendisinin kim olduğunu amacının ne olduğunu (İslama davet) söylüyor , hala musluman olmazlar ise mudahale ediyordu.
Bugün islamla alakası olmayan pekaka nın durumu da kısmen buna benzer. İslami hakimiyetin ikamesi, şeriat için çıkmış olsaydı muslumanların destek vermesi gerekirdi.
Konuyu daha uzatıp karmaşık hale getirmek istemiyorum. Zaten çetrefelli bir meseledir. Sonuçta kafirin kanı helaldir fakat belli durumlarda böyledir. Rasulullah (s.a.v.) in siyretini incelediğimizde bunu da çok net görmekteyiz.
İslam devletiyle savaş halinde olanlar,
islam devletiyle andlaşma yapanlar ve,
Zımmiler - ehl-i zimme (Cizye vererek İslam devletinin hakimiyetini ve yasalarına uymayı kabul ederek İslam devleti içinde yaşayan gayri muslimler)
islam devleti ile bir antlaşması olmayıp savaş halinde olanlarla savaşmak bir mecburiyettir.
İslam devletinin olmadığı, muslumanların parçalanmış olarak çoğaltılmış eskiden islam hakimiyeti olan; günümüzdeki tağutların kontrolundeki topraklarda, dağınık olarak yaşamakta ve musluman muvahidlere sahip çıkacak bir devletleri bulunmamaktadır.
Günümüdeki durum bundan ibarettir.
Muslumanlar böyle durumda, açıkça İslama silahlı savaş açmış, savaşın her gün sıcak olarak devam ettiği bölgelerde, kafirin kanı helaldir.
Savaş olmayan fakat muslumanım diyenlerin içerisinde yaşamlarına devam edebildiği Darul harb olan ülkelerde; "kafirin kanı helal" denilerek tesbit edilen kafirleri öldürmeye, fidye istemeye gidilemez. Her ne kadar bazı gruplar bunun aksine inansalarda; bunun İslama uymadığına , hem maddiyatsızlıktan hem de ilimsizlikten duygusal öfke ile bu işe yönelmektedirler.
Musluman eğer karşı tarafa savaş ilan ediyorsa; halkın arasına karışıp onlarla birlikte yaşayarak bu işi yapamaz.
Bunun kısmen benzer örneği Sahabeden Ebu Basir'in (r.a.) yaptığına benzemektedir. Fakat Ebu Basirin yaptığı caiz olan şeklidir.
Safını kafirlerden ayırmış , ben burdayım deyip savaşını ilan etmişti. Üstelik yakaladığı kafirlere, kendisinin kim olduğunu amacının ne olduğunu (İslama davet) söylüyor , hala musluman olmazlar ise mudahale ediyordu.
Bugün islamla alakası olmayan pekaka nın durumu da kısmen buna benzer. İslami hakimiyetin ikamesi, şeriat için çıkmış olsaydı muslumanların destek vermesi gerekirdi.
Konuyu daha uzatıp karmaşık hale getirmek istemiyorum. Zaten çetrefelli bir meseledir. Sonuçta kafirin kanı helaldir fakat belli durumlarda böyledir. Rasulullah (s.a.v.) in siyretini incelediğimizde bunu da çok net görmekteyiz.