Milli Kulturun korunmasında dilin onemi hakkında bilgi

Bu Alanı Sizin İçin Ayırdık !

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
416,383
Çözümler
1
Tepkime
16
Puanları
308
İtibar
0
Yaş
36
Coin
255,000
Milli Kulturun korunmasında dilin onemi
Milli Kulturun korunmasında dilin onemi nedir
Milli Kulturun ve Milli Birliğin Korunmasında Turk Dilinin On emi

Milli Kulturun korunmasında dilin onemi hakkında bilgi

Buyuk Onder Ataturk'e gore Millet, aynı kulturden insanların oluşturduğu toplumdur Demek ki, milli kultur, bir devleti ayakta tutan unsurların en onemlisidir Cunku, milli kultur oluştuğunda ortaya millet cıkar Millet ise mutlaka bir devlet oluşturur Dunya tarihine baktığımızda, milli kulture sahip olmanın onemi daha iyi anlaşılır Tarihe gozatıldığında, milli kulture sahip halkların her turlu zorluğa karşı varlıklarını korudukları gorulecektir İkinci Dunya Savaşı'ndan enkaz halinde cıkmalarına rağmen kısa surede onemli birer guc haline gelen Almanya ve Japonya bunun en guzel orneğidir Aynı şekilde, İstiklal Savaşı'nda Turklere yeni zaferler kazandıran, Turk Milletinin Ataturk milliyetciliği ile tamamlanan milli kulturunun sağlamlığıdır Milli kultur, milli ve manevi değerlerin oğretildiği eğitim kurumlarında oluşmaya başlar Eğitim kurumlarında, milli ve manevi değerleri oğrenen gencler ise bu değerlere sahip cıktıkları olcude devleti, milli birliği ve beraberliği guclendirirler Ataturk'un sozleri, ortak bir kultur oluşturan eğitimin milli birlik ve beraberlik acısından onemini acıkca ortaya koyar:Yetişecek cocuklarımıza ve genclerimize, gorecekleri oğrenimin sınırları ne olursa olsun, ilk once ve herşeyden once Turkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine duşman olan butun unsurlarla mucadele etmek gereği oğretilmelidir Dunyada uluslararası duruma gore boyle bir mucadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur Cocuklarımızı aynı eğitim derecesinden gecirerek yetiştireceğiz Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parca halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır Cocuklarımıza vereceğimiz oğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları oğreteceğiz: Milletine, Turkiye Devleti'ne, TBMM'ne duşman olanlarlarla mucadele; bu mucadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet icin yaşama hakkı yoktur(Ataturk'un Soylev ve Demecleri, cilt 2, 1952, Turk İnkılap Tarihi Enstitu Yayınları)Ataturk, bu sozlerle, alınan eğitimin, mahiyeti her ne olursa olsun, milli değerleri yucelten ve her zaman korunması gerekli unsurlar olarak on planda tutan bir usluba sahip olması gerektiğini vurgular Cunku, bir devletin sağlam temellere oturması icin oncellikle milli birlik ve beraberliğini koruması gerekir Bir devlet ne kadar gelişmiş olursa olsun, ne kadar guclu olursa olsun eğer ortak bir kulture sahip değilse parca parca demektir Boyle bir devlet ise tum gucunu kaybeder Milleti oluşturan unsurların en temel noktasında bireyler karşımıza cıkmaktadır Bireylere milli beraberliğin ne olduğunu oğretmek ve milli şuuru kazandırmak ise ancak eğitimle gercekleşebilir Bireylere milleti icin calışmanın onemi oğretilmediği takdirde milli eğitim amacına ulaşmamış olur Birey devletine ve dolayısıyla milletine faydasız bir insan haline gelir Ataturk'un vurguladığı gibi eğitimin mahiyeti ve duzeni her ne olursa olsun, gencler milli şuurun aşılayıcısı olan milli kulturumuzu oğrenecek şekilde eğitilmelidir Ayrıca, milli kulturun temellerini Buyuk Onder Ataturk'un İlke ve İnkılaplarının oluşturduğu genclere anlatılmalıdır Eğitim insanlara milli şuurdan başka daha bircok şey kazandırır İnsanın hayata bakışını, prensiplerini, sanat anlayışını, ideallerini, yaşam şeklini belirler İnsanların aileleri, dini, ulkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tum farklar bir anda kalkabilir Boylece insanlar aynı ortak amacta birleşmiş olurlar Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yuksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı bir hale gelirler Bir birey icin devletine bağlı ve faydalı olmak, kendisinin ve gelecek nesillerin en iyi yaşam standartlarına ulaşmasına katkıda bulunmak demektir Sonuc olarak, eğitimin amacı, Ataturk ilke ve inkılaplarını kendilerine ilke edinmiş, devletini ve milletini tum değerlerin uzerinde tutan gencler yetiştirmek olmalıdır

TOPLUMLARIN CAN DAMARI MİLLÎ KULTUR
Yeni bir bin yılın ilk basamaklarına adım attığımız bu gunlerde, ozellikle toplumlar arasında gorulen değişmenin hızlı boyutunu farkedememek mumkun değil Anlayışların, duşuncelerin yeniden şekillendiği cağımızda kulturel anlamda belirginleşen oluşumlar ise hic de yabana atılacak gibi gorunmuyor Yakın cevremizde, aile hayatımızda, calışma ortamımızda olup bitenler, bizi herşeyi yeniden duşunmeye, yeniden bir değerlendirme yapmaya zorluyor Bu değerlendirmede gecmiş ile icinde bulunduğumuz an; icinde bulunduğumuz an ile gelecek arasında kopru konumundaki kulturel varlıklarımız, kultur dinamiklerimiz on plana cıkıyor
Şehirde de bulunsak, koyde de yaşasak bu kavram ile karşılaşıyor, unsurları ile birlikte oluyoruz

Hayatımızın hemen hemen her bolumunde, sosyal yaşantımızın butun dilimlerinde bu kelime ile karşılaşıyoruz Dil kulturumuzden bahsediyoruz, teknoloji ile medeniyet ile kultur arasındaki bağı ve sorunlarını tartışıyoruz Sanatın butun dallarında onu en geniş manası ile kullanıyoruz Muzik kulturu, sinema kulturu, edebiyat kulturu diyoruz Sosyal hayatımızın durumunu aynı kelimenin yardımı ile izaha calışıyoruz; şehir kulturu, koy kulturu, gecekondu kulturu diyoruz

Sadece yazılı basınımızda, gazete ve dergilerde konu ile ilgili araştıma yapan uzmanların dilinde ve kaleminde değil, televizyon ve radyo kanallarında da sık sık duyduk bu kelimeyi
Toplumun hemen hemen her kesimindeki insanların hayatlarında yer aldı kultur

Yıllarca kulturun nasıl birşey olduğunu anlamaya ve onu tanımaya calıştık, etkisinden ve gucunden bahsettik Kulturumuzu ve medeniyetimizi nasıl muhafaza edebileceğimizi ve gelecek nesillerimize bu değerleri nasıl aktarabileceğimizi tartıştık Ona kimi zaman sempati ile kimi zaman da antipati ile yaklaştık
Bir cok tanımıyla karşılaştığımız kulturun UNESCO uzmanlarınca yapılan ve kabul edilen tarifinde, bir insan topluluğunun kendi tarihi tekamulu hususunda sahip olduğu şuur ve bu insan topluluğunun bu tarihi tekamul şuuruna atfen varlığını devam ettirme azmini gosterdiği ve gelişimini sağladığı belirtilmiş

Bu tarif, ictimaimanevi şuur muhtevalarını kultur olarak vermekle birlikte, kulturdeki surekliliği ve milli olma zaruretini one cıkarması bakımından da oldukca dikkate değer bulunuyor Tanımdan da anlaşıldığı gibi bir kultur ancak kendi toplumunun tarihi varlığında ortaya cıkabiliyor Kulturu, yuzyıllara uzanan bir zaman cercevesinde topluluklar meydana getiriyor, kultur de milleti ayakta, dik ve sağlam tutuyor

Prof Dr Mehmet Kaplan, tarihi bugune kadar getiren ve onu aktuel bir guc yapan vasıtanın ilim, kultur ve sanat olduğunu soyluyor ve butunuyle zamanın icinde ebediyete giden bir yol olan, butun zamanları besleyen dinin, ilme, kulture ve sanata etkide bulunduğunu belirtiyor
Yavuz Bulent Bakiler kulturu, milleti diğer milletlerden ayıran maddi ve manevi değerler butunu olarak goruyor ve bir ornekle şoyle izah ediyor:

Ana karnında bir cocuk duşununuz Cocuğu bir kordonla besleyen anadır O gobek bağını iceriden kopardınız mı, ananın da cocuğun da felaketine sebep olursunuz Kulturle millet arasındaki bağ da aynen oyle Milletler ancak kendi kulturleri ile yaşayabilirler
Kultur bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir Değer hukumleridir
Orf ve adetleri gelenek ve gorenekleridir
Nihayet kultur, bir milletin yaşama tarzıdır
Oyle olmasına oyledir de nedense bir turlu oğrenemedik kulturun gucunu, bilemedik kultur nedir ne değildir diye
Yuzyıllar oncesinden başlayarak kultur dunyamıza binlerce yıldız serpiştiren, millet olarak şahsiyetimizin, karakterimizin yapısına nakışlarıyla bicim veren duşunce şekillerini, yaşama kural ve kaidelerini gerektiği gibi bilemedik, anlayamadık
Zaten bir anlayabilsek, kulturumuzun varlık sebebimiz olduğunu
Bir anlayabilsek, bu topraklar uzerinde hur ve mustakil yaşamak icin kulturumuze sahip cıkmamız gerektiğini
Bir anlayabilsek, kulturun, sadece muzelerin kuytu koşelerine cekilmiş arkeolojik kalıntılardan ibaret olmadığını
Bizi biz yapan değerleri bir anlayabilsek
Asırlar oncesinden gelen ve geleceğe yon veren, guzellikleri ile gecenin icinde parlayan ışık kaynakları nasıl gormezlikten gelinir ki!

TURK KULTURU VE MEDENİYETİ
Ayrı ayrı inanış, duşunce, eğilim, kullanış ve davranış tarzları bir milletin milli kultur unsurlarını teşkil etmektedir Kulturlerden doğan medeniyet, karekter yonunden umumi; kultur ise hususidir Her topluluk bir kulture sahiptir, her kultur de ayrı bir topluluğu temsil eder Bir kulturun varlığı, bir milletin mevcut olduğunu gostermekte, bir topluluğun varlığı ise bir kulturun varlığına işaret etmektedir Bir milletin manevi kultur değerlerini din, dil, sanat, edebiyat, orf ve adetleri ile duşunuş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir Bu kultur değerleri milletlerin hayatlarında onemli yer tutar Milletler de bu kultur değerleri uzerinde onemle dururlar Bu kultur değerlerini bozmadan kendilerinden sonra gelecek nesillere devretmeye gayret ederler Eğer bir kulturun ozu terkedilecek olursa veya toptan terkedilirse, o milletten, o cemiyetten eser kalmaz Kultur milli duyguların gelişmesini sağlayıp, insanı vatansever yapar Bu sevgi de milli butunluğu sağlar

Kultur, istiklal isteyen bir yapıya sahiptir Toplumlar, milletler başka bir kulturun kendi toplumlarında gelişip, boy gostermesine fırsat vermezler Bir milletin kendine ait inanış ve yaşayışını meydana getiren din, asırlardır kulturun en onemli unsuru olmuştur İnanış ve yaşayış unsurları bir toplumdaki butun ferdi hareketleri, orf ve adetleri, sanatı, vs tesiri altına alır
Kulturu, psikolog, sosyolog ve kultur tarihcileri değişik şekillerde tanımlamaya calışmışlardır

E B Taylor'un: Bilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, hukuku, orfadeti ve insanın (cemiyetin bir uyesi olması dolayısıyla) kazandığı diğer butun maharet ve ihtiyat ihtiva eden murekkep bir butunolarak tarif ettiği kulturu C Wiesler ise: Bir toplumun yaşama tarzı, E Sapir: Atalardan gelen maddimanevi değerler toplamı, R Thurnwald da Bir toplulukta orf ve adetlerin, davranış tarzlarından, teşkilat ve tesislerden kurulu ahenkli bir butun' olarak tanımlamışlardır Ziya Gokalp ise kulturu: Bir milletin dini, ahlaki, hukuki, bedii, muakaleleli (entellektuel), lisani, iktisadi ve fenni hayatının ahenkli bir butunuşeklinde ifade etmiştir Son donem aydınlarından Yılmaz Ozakpınar da araştırmalarında kultur ve medeniyet konusunda koklu yorumlar getirmiştir
Kulturden farklı bir anlam taşımakta olan medeniyeti, milletler arasında ortak değerler seviyesine yukselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtalarının butundur Bu ortak değerlerin kaynağı, milletlerin kendi oluşturduğu kulturleridir

KULTUR MİLLETLERİN VARLIK GOSTERGESİDİR
Kultur, belirli bir yerde birlikte yaşayan belli bir toplumun yaşayış şeklidir Bu kultur onların sanatlarında, sosyal sistemlerinde, alışkanlıklarında, adetlerinde ve geleneklerinde yaşamaktadır Aynı kulture sahip olanlar, birlikte yaşayan ve aynı dili konuşan insanların, başka dili konuşan insanlardan farklı bir şekilde duşunmesi, hissetmesi ve onlardan farklı heyecan duyması demektir Cemiyetle kultur arasında cok sıkı bir bağ vardır Sosyal yapı ile kultur bir gerceğin iki yuzu gibidirler Sosyal yapılar mevcut kulture gore şekillenirken, kultur de icinde bulunduğu cevreden surekli etkilenir İnsanları zaman ve mekan icerisinde birleştiren ortak noktaların bulunması millet olmanın en onemli ozelliğidir Bunu sağlayan ise kulturdur

KULTURUN DOĞUŞU İNSANLIĞIN YARATILIŞI İLE BAŞLAR
Muhakkak ki kulturun meydana cıkmasında butun insanların payı vardır Kultur ve medeniyetlerin ileri ve guclu olduğu ulkeler, sosyal ve kulturel temaslara acık ulkelerdir Sosyal ve kulturel temaslara acık olmayan ulkeler gelişememişlerdir 15 asırdan sonra keşfedilen bazı adalarda yaşayan insan gruplarının hepsinin seviyelerine uygun bir kulture sahip oldukları gorulmuştur Fakat dış dunyaya kapalı olarak oluşturulan bu kulturler, başka kulturlerle temas edemedikleri icin gelişememişlerdir

Turk kulturunun ortaya cıkış sahası, Turk kavimlerinin anavatanı olan Orta Asya'dır Orta Asya, coğrafi yonden Turk kulturunun ana kaynağıdır Hun, Gokturk ve Uygur Turk devletlerinin meydana getirdiği kultur, Orta Asya Turk Kultur ve Medeniyetinin ana temelini oluşturmuştur Gokturkler doneminden kalan Orhun Kitabeleri, o donemin kulturunu yansıtan birer kultur hazineleridir Bu donemin kultur ve medeniyeti Bozkır Kulturu, Bozkır Medeniyetive Atlı Gocebe Kulturuşeklinde isimlendirilmektedir

TURK KULTURUNE YENİ CEHRE
Orta Asya Turklerinin, İslamiyete girişleri ile birlikte Turk Kulturu de evrensel bir boyut ve yeni bir cehre kazanmıştır
Turkler'in İslamiyetle ilk temasları Emeviler doneminde başlamıştır Abbasiler'in Cin'e karşı yaptıkları Talas Muharebesinde (M 751) Turkler, Abbasiler yanında yer almış, boylece İslamiyeti daha yakından tanıma fırsatı bulmuşlar ve İslamiyet'e girmeye başlamışlardır Turkler'in İslamiyet'e girmeleri Maveraunnehir cevresinde hızlanmıştır Turk İslam Kultur ve Medeniyeti, Karahanlı ve Gazneli Turk Devletleri ve İtilUral Turk Devleti doneminde geciş donemini yaşamış, Selcuklular ve Osmanlılar donemi ise bu kultur ve medeniyetin en ust duzeye cıktığı donem olmuştur Diğer kultur ve medeniyet cevrelerini etkisi altına alan Turk İslam kultur ve medeniyeti Turkluğun kendine has ozelliğini gosterir Maveraunnehir'den Anadolu'ya, Anadolu'dan da Balkanlara kadar uzanan bu kultur ve medeniyet, Akdeniz ulkelerini de etkisi altına almıştır Toplumlar devlet ve millet olma seviyesine yukseldikleri zaman kendi milli kulturlerini oluşturabilirler Nihayet milattan once 3 yuzyılda kurulan Hun Devleti'nden, Ataturk tarafından temelleri atılan Turkiye Cumhuriyeti'ne kadar oluşan Turk Kultur ve Medeniyetinin bir butun olduğu gorulur

Turkler Malazgirt Ovası'na ayak bastıklarında bir milli kimliği ve o kimliğin gerisinde bin ucyuzbin beşyuz yıllık bir tarihi vardı O kimlik ve o tarihin gucu ile bu vatana sahip oldular Her mekandan ve her kulturden etkilendikleri gibi, kendi kulturu ile etrafındaki ulkeleri de etkilediler Turkler Anadolu'ya geldiklerinde; bin beşyuz yıllık cok sağlam bir devlet geleneğine sahiplerdi Anadolu, Turklerin eline gecince bir uctan bir uca duzen ve disiplin altına alındı Komşu milletlerin gıpta ettiği bir duzen kuruldu Saray, medrese, han, hamam, yol, kervansaray, hastane, kopru, turbe, camiler inşa edildi Bugun dahi gururla seyrettiğimiz muazzam bir bayındırlık hamlesi gercekleştirildi Bu hamleler gercekleştirilirken daha once Anadolu'da hukum surerek eserler bırakan milletlerin eserlerine de saygı gosterildi ve aynen korundu Turk milleti fethettiği ulkelerde hakimiyet kurarken daha once meydana getirilmiş olan medeniyetlere saygı duymuş, diğer milletlerin din, dil, orf ve adetlerine buyuk bir musamaha gostermiştir

Osmanlı Devleti meşruiyetini, Din u Devlet Mulk u Milletidaelinden, idaresindeki muslim ya da gayri muslim olan ceşitli toplumların kulturel, dini ozelliklerini koruyup, garanti altına alışında buluyordu Yuzyıllar suren hoşgoruye dayalı, barış icerisinde bir beraberlik sayesindedir ki Osmanlı devleti zengin bir kultur ortaya cıkarmıştır Bu kultur, icerisinde farklı bircok kulturu barındırıyordu, bu ozelliği ile bir mozayiği andırıyordu Bugun Turkiye dahil, Balkan ve Ortadoğu ulkelerinin şaşırtıcı kulturel benzerliklerinin temelinde bu olgu yatmaktadır
Değişik coğrafyaların kesiştiği, değişik toplum ve tarihlerin karşılaştığı bir kavşak noktasında ortaya cıkan ve gelişen Osmanlı kulturu, Ortaasyalı olduğu kadar, Akdenizli, Ortadoğulu olduğu kadar Anadolulu ve Balkanlı idi Osmanlılının muhrunu vurduğu bu kultur hem değerler, hem urunler ve hem de duyuş, duşunuş ve davranış tarzları duzeyinde Turk toplumuna miras kalmıştır

MADDİ GELİŞMENİN İTİCİ GUCU KULTUREL GELİŞMEDİR
Bugun artık toplumlar yanlızca ekonomik gostergelerle ifade edilen kalkınmaya değil, aynı zamanda sosyal ve kulturel bir gelişmeye, maddi tatmine olduğu kadar, manevi tatminde de ilerlemeye ihtiyac duymaktadırlar Aslında manevi kalkınma yani kulturel gelişme, maddi kalkınmanın ikinci gucudur İkisi arasında biribirini destekleyen gizli bir akım vardır İcinde bulunduğumuz asrın insanlığa kazandırdığı en onemli tecrubelerden birisi, kalkınmada sosyal ve kulturel faaliyetlerin de gozardı edilemeyeceği gerceğidir
Milletler arası ilişkileri belirleyen; sosyal, siyasal ve ekonomik etkenlerin yanında muhakkak ki kulturel etkenlerin de onemi buyuktur Esasen kulturel etkenler, uluslararası yaklaşımlara daima devamlılık ve canlılık sağlar Mevcut olan milli kultur değerleri milletleri birbirlerine daha fazla yaklaştırır Bunu sağlarken eski eserleri, tarihi vesikaları, şiiri, tiyatrosu, sanatı, edebiyatı ve folkloru buyuk rol oynar Bu vesikalar ve değerler milletlerin ic işlerine karışmadan, vatan butunluğune dokunmadan, kardeşce ve dostca, barış icinde yaşamalarını sağlar Bu varlıklar ve değerlerin anlam ve onemini maddi yonden olcmek veya senteze tabi tutmak mumkun değildir

Milli kultur varlıklarının korunması şarttır Ataturk de milli kultur varlıklarımızın korunmasına buyuk onem vermiş, milli kultur varlıklarının araştırılması, korunması ve yayılması icin butun tedbirlerin alınmasına gerekli itinayı gostermiştir Bunun icin lazım olan butun aracların, guzel sanatların korunması ve yayılması icin kurum ve kuruluşları faaliyete gecirmiştir
Kultur toplumun sosyal yapısına yon veren ve o topluma kişilik kazandıran ortak davranışlardır Zaman icinde değişme, gelişme ve yenileşme ozellikleri taşıdığından dolayı kultur, canlı ve dinamik bir yapıya sahiptir Toplumun yaşama duzeyine bağlı olarak doğup geliştiği icin hayatın icindedir Bir milleti diğer milletlerden ayıran yaşayış tarzı, o millete ozgu duygu ve duşunce birliğinin oluşturduğu ruhtur
Bununla birlikte bu aşamada milletlerin yaşama tarızlarını anlatması bakımından milli kultur kavramı karşımıza cıkmaktadır Milli kulturun bu durumu onun canlı bir organizma gibi telakki edilmesini kolaylaştırır Bu bakımdan milli kulturun sağlıklı olarak gelişebilmesi, bugunun gecmiş ile olan ilişkisini kesmemekle, bilakis yeniden kurmakla mumkundur Yıllar boyu yaşayan o kulturun mensupları bizim insanlarımızdır Atalarından emanet olarak aldıkları geleneksel kulturlerine yeni ilaveler yaparak kendilerinden sonra gelen nesillere intikal ettirmişlerdir Sanayileşme ile birlikte geleneksel toplum yapısı değişmiş, carpık bir şehirleşme yapısı ortaya cıkmıştır Eski misyonunu kaybeden aileler, kultur taşıyıcı olmaktan da uzaklaşmışlardır Teknolojinin gelişmesiyle bozulan ilişkiler yine teknolojinin bize kazandırdığı radyo, televizyon, vs vasıtalarla duzeltilmeye calışılmıştır

Kulturun hem maddi, hem de manevi yonu vardır Bilim ve teknik alanlarındaki gelişmeler maddi yonu olup medeniyet ile birleşir ve milletlerarası bir nitelik taşır Manevi yonu ise dil, din, tarih, ahlak, hukuk, felsefe, edebiyat, sanat, eğitim, orf ve adetler gibi doğrudan doğruya her toplumun kendi yapısına gore şekillenen unsurları icine alır Manevi kultur, toplumların kendi ozel davranışlarının eseri olduğu icin, milli bir kişilik yapısındadır, orjinaldir ve gercek kultur de budur Kultur, her iki yonuyle de topluma dinamizm vermektedir ve boylece milletleri yaşatan, onları geleceğe bağlayan sosyal bir geliştirme gucune sahiptir Bu ozelliği ile de toplumdaki kalkınma ve gelişmenin temel faktoru durumundadır Gunumuzde milletler arasındaki hakimiyet ve ustunluk yarışı silahlarla değil, kultur ile yapılmaktadır Milletler arasındaki ustunluk savaşında en etkili silah olarak, bağlı bulundukları toplumları eğitim ve kultur seviyeleri bakımından en ust duzeye cıkarmak, bilim ve teknolojide on sırayı almaktır Ataturk bu gerceği şoyle ifade etmiştir: Dunyada her kavmin, varlığı, kıymeti, hurriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır Medeni eser vucuda getirme kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hurriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkumdurlar Medeniyet yolunda yurumek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır(Ataturk'un Fikir ve Duşunceleri, Utkan Kocaturk, s65) Gercekten de zamanımızda insan hayatı, kulturun ana unsuru olan bilimle şekillenmekte, ulkelerin rafahı bilimle ve ilim ile gercekleştirilmektedir Temelinde bilim olmayan sosyal ve iktisadi kalkınma duşunmek mumkun değildir Bilim ve teknolojide, cağın akışına ayak uydurmak once o toplumun eğitim ve kultur seviyesini yukseltmeye ve toplumun ihtiyac duyduğu insan gucunu yetiştirmeye bağlıdır
Kultur, oluşum ve değişim surecinde başka kulturlerle alış verişte bulunur, onlardan aldığı gibi onlara da verir Her millet cağın icaplarına gore başka kulturlerden aşılanır ve zenginliğini biraz da bu aşılanmaya borcludur Aşılanırken ozun ve kokun mutlaka korunması gereklidir Kultur değişmesi tabiidir Ancak kultur yabancılaşması, yozlaşma ve kultur ikamesi gayri tabiidir Modern ve medeni milletlerin hicbiri kendi kulturunun yerine bir başka kulturu koyamaz Koyarsa o millet olmaktan cıkar Kultur değişmesinin temel kanunu kendi kendisi olarak, ozu ve kokleri koruyarak devam etmesi, değişmesi ve gelişmesidir Ozu ve koku koruyamayan milletler yabancı kulturlerin istilasına uğrarlar Bu da modern cağda istilanın en tehlikelisidir Zira milli kultur bir milletin varolma şuurudur Şuur ise bilmek demektir Kendini, kendi değerlerini tanımayan bir milletin sadece mustakil bir coğrafyaya sahip olması o millete hicbir şey kazandırmaz

GURBETTE KULTUR
Tarih boyunca insanların bir kısmı gecmişe ozlem duymakla yetindi, gecmiş zaman icinde yaşadı İcinde bulundukları ana, zamana onem vermedi Bir kısım insanlar da gecmişi ve yaşadıkları anı hesaba katmadı, hayali bir gelecek inşaa etti
Oysa gecmiş ne kadar gercek ise gelecek de o kadar gercek
Gecmiş ne kadar değerli ise gelecek de o derece onemlidir
Gerek ulkemizin buyuk bir nufus potansiyelini oluşturan genclerimizi, gerekse yurtdışında yaşayan gurbetci diye isimlendirdiğimiz genclerimizi bu acıdan değerlendirecek olursak, kulturun ne derece onemli olduğunu goruruz
Bir kıyaslama ile konuya yaklaşırsak, kendi ulkelerinde yaşayan genclerin, gurbette yaşayan genclere nazaran kulturlerine daha bağlı oldukları gorulmektedir

Dunyanın bircok ulkesinde calışmakta olan gurbetci vatandaşlarımızın, bulundukları ulkelerin kulturune, diline, dinine, orf ve adetlerine tamamen yabancı olduklarından, o ulkeye uyum sağlamakta buyuk zorluklarla karşılaştıkları dikkati ceker Bununla birlikte bu vatandaşlarımızın cocuklarının coğu Turkiye'ye donduklerinde de yine aynı olcude sayılabilecek sıkıntılarla karşılaşmakta, yakın cevrelerine dahi uyum sağlayamamaktadırlar Bu cocuklar hem Turk kulturunu hem de yaşamakta oldukları ulkenin kulturunu iyi bilmedikleri icin, iki kultur arasında bocalamakta, bunun sonucu olarak da bir kimlik bunalımı ile karşı karşıya kalmaktadırlar Gurbette doğup buyuyen genclerin coğunluğu da Turk kulturune tamamen yabancı olarak yetişmektedirler Kendi insanını yeterince tanımayan, milli kulturunden uzaklaşan bu genclerin coğu yaşadıkları ulkelerin bazı kotu alışkanlıklarını benimseme durumunda kalabiliyorlar
Turk kulturunun din ve imandan sonra gelen en onemli unsuru dilidir Bir milletin dili onu diğer milletlerden ayıran en onemli unsurlardandır Dil, hem milli kulturun taşıyıcısı hem de milli birliğin harcı durumundadır Dil aynı zamanda milli yapıyı meydana getiren, sağlamlaştıran ve destekleyen en buyuk faktor ve dayanaktır Milletimizin kahramanlık ve civanmertliğini anlatan destanları, marşları, hikayeleri, şiirleri, manileri ve ninnileri dilimizin en mustesna vesikalarıdır

Uyum problemi Turkiye'den yurtdışına, yurtdışından tekrar Turkiye'ye uzanan cok yonlu, son derece karmaşık, hayati ciddiyeti olan bir meseledir Bu bağlamda kişilerin kendi dillerine olan uzaklık ya da yakınlık diye tanımlayabileceğimiz durumlarını ele alarak bir değerlendirme yaptığımızda, dilin ne derece onemli olduğu ortaya cıkmaktadır

Hic şuphe yok ki kulturel kimliğin en onemli unsurlarından birisi de dildir Kişi dil aracılığı ile cevresiyle ilişki kurar, kendi toresini, dinini, tarihini tanır; kendinin kim olduğunu bilir Dili, kulturel kimliğe şekil veren bir kalıp olarak tanımlayan Sapir ve Whorf, belli bir dili oğrenen kimselerin o toplumun duşunce yapısını ve değerlerini de benimsediklerini ileri surerler Yani kendi kulturlerinden kopup benimsedikleri dilin kulturunu yaşamaya başlarlar Bir toplumun anadili onların can damarı gibidir Anadilini bilmeyen kimselerin kulturel kimliğinin can damarı, fonksiyonunu yerine getiremiyor demektir Bir milletin ozellik ve karekterini o milletin dilinde bulmak mumkundur Dil insanın goruş ve duşunce bicimini de etkiler Kendi dilini unutup, başka bir dili konuşan kimse o dilin kulturunu de oğrenmesi, dolayısıyle o kulturun etkisi altında kalması ve kendi oz kulturunden uzaklaşması kacınılmazdır

Gurbetteki genclerimizin kendi oz kulturlerinden uzaklaşmamaları, dillerini iyi bilmeleri; tarih, orf ve ananelerine sahip cıkmalarından gecmektedir Bunun icin devletimiz, yurtdışında calışan vatandaşlarımızın cocuklarının eğitimi icin oğretmenler; dini konularda aydınlanmaları amacıyla da din gorevlileri gondermekte, onlara sahip cıkmaktadır
Gurbetteki genclerimizin milli kulturlerinden kopmamaları ve onların milletine, devletine bağlı olarak yetişmeleri icin devletin maaşlarını vererek, gonderdiği oğretmen ve din gorevlilerine buyuk gorevler duştuğu muhakkaktır Bunun yanında asıl gorev, daha rahat bir hayat surmek icin gurbette calışmaya giden, maddi konulardaki kazancları yanında, cocuklarının oz kulturlerine bağlı olarak yetiştirilmeleri yonunde azami caba sarfederek, manevi kazancları da goz ardı etmemeleri gereken annebabalara duşmektedir
 

Editör

Yeni Üye
Katılım
7 Mar 2024
Mesajlar
5,203
Çözümler
1
Tepkime
0
Puanları
0
İtibar
0
Coin
0
Milli kültürün korunmasında dilin önemi gerçekten büyüktür. Dil, bir topluluğun kültürel mirasını, değerlerini ve kimliğini taşır. Dil aracılığıyla insanlar duygularını ifade eder, geçmişlerini hatırlar, geleceklerini inşa ederler. Dil, milletin hafızasıdır ve milletin varlığını, birliğini ve bütünlüğünü koruyan temel taşlardan biridir.

Dilin korunması, milli kültürün devamlılığı için hayati önem taşır. Dil üzerinden aktarılan masallar, türküler, deyimler, atasözleri, destanlar gibi kültürel unsurlar, toplumun kimliğini ve geçmişini gelecek nesillere aktarır. Dilin korunması, milli birliğin ve beraberliğin sağlanmasında etkili bir araçtır. Bir milletin dilini öğrenen ve onu konuşan bireyler, o milletin değerlerini, geleneklerini ve tarihini daha iyi anlarlar ve bu değerlere sahip çıkarlar.

Gurbette yaşayan vatandaşlarımızın milli kültürlerinden kopmamaları için dilin önemi çok büyüktür. Kendi dillerini iyi bilmeleri, tarihlerine, geleneklerine, değerlerine sahip çıkmalarını sağlar. Bu sayede milli kimliklerini koruyarak bulundukları coğrafyalarda uyum sağlamaları daha kolay olur. Devletin, yurtdışındaki vatandaşlarımızın çocuklarının eğitimi için gönderdiği öğretmenler ve din görevlileri, dilin ve kültürün korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu sayede gençlerimiz milli kimliklerinden uzaklaşmadan, milli kültürlerini yaşatabilirler.

Milli kültürün korunmasında dilin bu denli önemli olması, kültürel değerlerin ve toplumsal birliğin sürekliliği açısından büyük bir etkiye sahiptir. Dil, kültürel kimliğin en önemli unsurlarından biri olup, milli birliğin güçlenmesinde vazgeçilmez bir araçtır. Bu nedenle, milli kültürün korunması ve geliştirilmesi için dilin öneminin farkında olmak ve bu konuda gerekli tedbirleri almak gerekmektedir.
 

Yorum yapmak için hesap oluşturun veya giriş yapın

Yorum yapabilmek için üye olmanız gerekmektedir

Hesap Oluştur

Topluluğumuzda bir hesap oluşturun. Bu kolay!

Giriş Yap

Zaten hesabınız var mı? Giriş yapın.

Benzer konular

  • Soru
Gureş Nedir Neden Ata Sporumuzdur, Gureş Neden Ata Sporudur, Gureş Nedir Neden Ata Sporu Denir, Ata sporumuz Gureş Güreş Nedir Turk spor tarihinde engin, Turk spor geleneğinde zengin bir yere sahip olan gureş sporu, insanlık tarihi kadar eski bir gecmişe sahiptir Butun sporların...
Cevaplar
1
Görüntüleme
22
  • Soru
DilKultur İlişkisi DİL KULTUR İLİŞKİSİ Dil: Duygu, duşunce ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yonunden ortak olan ogeler ve kurallardan yararlanılarak, başkalarına aktarılmasını sağlayan, cok yonlu, cok gelişmiş bir aractır Kultur:Bir milletin veya bir topluluğun tarihi surec icinde...
Cevaplar
0
Görüntüleme
30
  • Soru
Mevlananın anadoluya katkıları,Mevlananın anadoluya katkıları nelerdir, MEVLANA CELALEDDÎNİ RUMÎ Gonuller sultanı ve buyuk sima olan Hazreti Mevlana, Turk Tasavvuf Edebiyatı’nın kurucusu ve klasik şiirimizin de en onemli ilham kaynağı olan bir kişi olarak kabul edilir Bu buyuk insanın...
Cevaplar
0
Görüntüleme
23
  • Soru
Kara Kurt Ne Demek? Kara Kurt, tarihi olarak Kurdistanda yasayan ve kendi kulturlerini muhafaza eden Kurtlerin kendilerini tanmladklar bir terimdir. Kurtler, bolgede Turk, Arap, Suryani, Ermeni ve Hristiyan olarak yasayan bircok etnik grubun uyesi olan, cok kulturlu bir toplumdur. Kurtler...
Cevaplar
0
Görüntüleme
28
  • Soru
Berikine, Afrika kokenli bir kulturel cesitliliktir. Berikine, Afrika'da yasayan genis bir cografi alanda yaygndr ve cesitli ulkelerde farkl kulturler arasnda kulturel etkilesim icerisindedir. Berikine, Afrika kokenli kulturlerin ana temelini olusturmaktadr. Berikine, Afrika'da yasayan cok...
Cevaplar
0
Görüntüleme
19
Üst Alt