PANİK ATAK ve PANİK BOZUKLUĞU

Bu Alanı Sizin İçin Ayırdık !

SoruCevap

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2024
Mesajlar
416,383
Çözümler
1
Tepkime
16
Puanları
308
İtibar
0
Yaş
36
Coin
255,000
Panik atak, günümüz şartlarındaki stres seviyesinin artmasından dolayı hemen hemen herkesin
hayatında bir kez geçirdiği bir atak haline geldi.

Panik atak, 10 dakika gibi kısa bir zaman diliminde şiddetinin en üst düzeye çıktığı ve kişinin
“öleceğini” zannettiği psikolojik bir ataktır. Kişi, kendi sağlığını tehdit edebilecek iç veya dış bir tehdit
algılar. Bu iç tehditler herhangi basit bir sebepten dolayı kişinin aniden başının ağrıması, midesinin
bulanması, kalp ritminin bozulması gibi bedensel duyumlar olabilir. Dış tehditler ise kişinin içinde
bulunduğu ortamdaki herhangi ani ve olumsuz bir değişimdir; deprem, aniden ortaya çıkan gürültülü
bir ses, hatta kalabalık bunlardan biri olabilir. Bu tehditler karşısında kişinin ilk aklına gelen düşünce
“Eyvah başıma kötü bir şey gelecek! Bayılacağım/kalp krizi geçireceğim/öleceğim”dir. Yani
anlaşılacağı gibi, kişi iç veya dış tehditleri zihninde felaketleştirir ve bu tehditleri kendi varlığını ve
yaşamını tehlikeye atacak/bitirebilecek bir sonuca bağlar. Böylece zararsız bir uyaran kişinin panik
atak geçirmesine sebep olur.

Atak esnasında kişinin ellerinde-ayaklarında karıncalanma/uyuşma, mide bulantısı, abdominal stres denilen mide huzursuzluğu/spazmları, baş dönmesi, nefes darlığı, kendinden geçme ve kendine yabancılaşma (depersonalizasyon), terleme ve “Bana kötü bir şey oluyor” düşüncesi ortaya çıkar. 10 dakika içinde en üst düzeye ulaşan atak, hiçbir müdahale olmadan dahi kendiliğinden geçebilir, ancak atak sonrasında vücudun aniden terlemesi, kasılma ve gevşemesinden dolayı kişi kendisini çok yorgun hisseder.

Bir kere atak geçiren bir kişi, ilerleyen zamanlarda yeni ataklar geçirmeye hiç atak geçirmemiş bir
kişiye göre daha yatkındır. Bu yatkınlığın sebebi ise tamamen psikolojiktir. Bir kez atak deneyimlemiş bir kişi, yeniden atak geçireceğinden kaygılandığı için en ufak bir bedensel değişimi panik atak olarak yorumlayabilir ve bu çıkarım kişinin yeni bir atak geçirmesine sebebiyet verebilir.

Buna psikolojide beklenti anksiyetesi (kaygısı) diyoruz; yani kişi yeni bir panik atak geçireceği beklentisi içinde olduğu için kaygılanmaktadır.

Anlaşılacağı gibi, panik atak ile ilgili kaygı bir kısır döngüdür. Kişi atak geçireceği için kaygılanır, bu
kaygı ona atak geçirtir ve yenileyen atak kişinin iyice kaygılanmasına sebep olur. Pekişen yoğun
kaygılar ise kişinin tekrar bir atak geçirmesi için zemin sağlar. Birden fazla yineleyen atak geçiren
kişiler psikoloji dilinde panik bozukluğu adı verilen psikolojik bir rahatsızlığa sahip olurlar.

Peki, panik bozukluğu ile kişi nasıl başa çıkabilir?

Günümüzde çoğu kişi, panik bozukluğu için ilaç tedavisi almaktadır. Uzman hekim gözetiminde,
tavsiye edilen miktarda ilaç kullanımı kişiyi rahatlatabilir ancak kalıcı değişim için ilaç tedavisinin yanı sıra psikoterapi desteği şarttır. Psikoterapiler sayesinde kişi, ilacı bıraktığında dahi panik atak
geçirmeyebilir ve en önemlisi yoğun kaygı durumu ile nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenerek uzun
vadede kendi psikologu olur.

Psikoterapiler arasında panik bozukluğu için etkinliği bilimsel yayınlar ile kanıtlanmış olan terapi
yöntemi bilişsel davranışçı terapidir. Bu terapi yöneliminde, kişinin zararsız uyaranlara verdiği
felaketleştirilmiş anlamlar üzerinde çalışılarak bilişsel (düşünsel)yeniden yapılandırma sağlanır.
Bununla birlikte yineleyen atakların önüne geçebilmek için atak geçirmeye atfedilen korkunç ve
yoğun çıkarımlar üzerinde de durulur. Kişinin bir daha atak geçirmesi halinde en kötü senaryoyu düşünmesi ve aslında en kötü senaryoda dahi kendi sağlığını tehlikeye atacak herhangi olumsuz bir durum olmadığı ile yüzleştirilir.

Eğer kişi belirli bir ortamda (örn: kalabalık ortamlar, hastane, toplu taşıma araçları vs.)atak
geçiriyorsa, bu ortamlardan kaçınır. Ancak şu bilimsel bir gerçektir: sizi atağa iten ortamlardan
kaçmak kısa vadede sizi rahatlatabilir, ancak uzun vadede atak geçirmeye yönelik kaygınızı pekiştirir.

Bu doğrultuda terapilerde, kalıcı davranış değişikliği gerçekleştirebilmek için kişi kendisini hazır
hissettiğinde onu atağa sokabilecek ortamlara girmesi teşvik edilir. Bu ortamlarda iken terapi
seanslarında üzerinden geçilen olumlu alternatif düşünceleri tekrarlaması istenir. Bu tip davranışsal
ödevler tekrarlanarak, kişinin yeniden atak geçirmekten kaygılanmaması sağlanmış olur.

Hem düşünsel hem de davranışsal açıdan yeniden yapılandırılmış kişiler, panik bozukluğunu yenebilir .ve ömürleri boyunca bir daha hiç atak geçirmeyebilirler.
Unutmayın;
Panik atak size kalp krizi geçirtmez. Sizi bayıltmaz, sizi felç etmez. Sizi öldürmez de. Ancak siz bir
psikoterapi desteği almadan en ufak nötr bir uyaranı dahi felaketleştirerek kendinizi kalp krizi
geçireceğinize, bayılacağınıza, felç geçireceğinize ve öleceğinize inandırabilirsiniz!

Sahiden kendinize bunu yapıp negatif sonuçlarına katlanacak kadar zamanınız, enerjiniz var mı?..
 

Yorum yapmak için hesap oluşturun veya giriş yapın

Yorum yapabilmek için üye olmanız gerekmektedir

Hesap Oluştur

Topluluğumuzda bir hesap oluşturun. Bu kolay!

Giriş Yap

Zaten hesabınız var mı? Giriş yapın.

Üst Alt